Köy Enstitüsüne Başvuruyorum.

Okuma süresi:3 Dakika

Şimdi işimiz tamam dedik ve hemen
Pazarören yoluna düştük, geldik Enstitü
Müdürlüğüne; Müdür Bey yardımcısına
“Bunu bir imtihan et” dedi. Müdür
yardımcısı bana bir dergi okuttu, başka
da matematikten bir şeyler yaptırdı.
Müdür Bey’in yanına gittik. Ağabeyim
de Müdür Bey’in yanında oturuyordu.
Müdür yardımcısı: “Çok iyi” dedi. Müdür
Bey “O halde şimdi alırsak eğitim yok.
Ekim ayına hasat işlerinde çalıştıracağız.
Böyle olunca sizin zararınız olur. Ağabeyime “gel Kadir Bey bunu götür ekim ayına kadar bizim
işimizde çalışacağına kendi işinizde çalışsın. Ekim ayında gelin hemen kayıt ederiz” dedi.
Ağabeyim de bunu makul karşıladı.
Köy Enstitüsüne kayıt için Ekim ayını bekliyorum
Eve geldik, Ekim ayını zor getirdim. Ekim ayı geldi, yine gittik Pazarören’e. Öğlen sonu idi.
Müdürü göremedik. Yalak’lı (Yeşilkent) Ahmet’i sordum, “Kömür boşaltıyor” dediler.
Gittim, buldum. Tulum giymiş birkaç arkadaşı ile birlikte kamyondan depoya kömür
boşaltıyorlar. Hepsi de simsiyah olmuşlar perişan bir durumdalar. Ahmet beni daha yanlarına
yaklaşmadan tanıdı. “Aman kardeş buraya gelme, futbol sahasına git ben seni bulurum” dedi.
Ben de döndüm, futbol sahasına gittim. Oralarda gezerken Ahmet de işini bitirdi, hamama
girdi temizlendi, geldi. Bana “tam zamanın geldin, Şimdi seninle gidelim kayıt işleriyle ilgilenen
Müdür yardımcısı çok iyi insan onu bir görelim” dedi. Ahmet o zaman Enstitü’nün ikinci
sınıfında okuyordu.
Müdür Yardımcısını buluyoruz
Gittik, Müdür Yardımcısını bulduk. Ahmet durumu anlattı. O da “olur yarın Müdür Bey’i de
görün kaydederiz. “Misa rini nerede yatıracaksın diye sordu”. Ahmet “Bu yalnız değildir. Bunun
ağabeyi de var, benim babam da” dedi. Müdür yardımcısı: “O halde misa r haneden yatak
ayırttır da orda yatsınlar” dedi. Biz de öyle yaptık. Sabah oldu, Müdür Bey’in makamına gittik,
Müdür Bey ağabeyime, “Kayseri ilçesine bağlı herhangi bir köye nakil yaptırmanız lazım” dedi.
Ağabeyim de buna çok sinirlendi. ” Müdür ! Müdür ! herhangi bir köy ilk okulundan diploma
alırsanız yeterlidir dediniz, onu yaptık, “Haziran döneminde gelin” dediniz geldik “yok olmadı
Ekim ayında geliniz” dediniz geldik. Bu engel vardı da Haziran ayında geldiğimizde neden
söylemediniz. Türkiye’de buradan başka okul kalmasa yine de burada okutmam” dedi. Oradan
çıkınca bana da ”Kardeşim, bu okulun nesine heves ediyorsun, işte görüyorsun durumlarını
amele gibi akşama kadar çalıyorlar. Sen böyle çalışmak istiyorsan tarlan mı yok, takımın mı yok,
evinde çalışıp serbest hayatını yaşasan daha iyi değil mi” İllaki okumak istiyorsan seni iyi bir
liseye gönderirim” dedi. Ben de Ahmet’in kömürdeki durumunu görünce Köy Enstitüsünden
iyice soğudum.

Ahmet’in babası izin almış
Ağabeyim; “Ben Alişir Ağa (Ahmet’in babası) ile Pınarbaşı’na doğru gideceğiz. Ahmet’in Babası
Ahmet’e birkaç gün izin almış, sen de Ahmet ile beraber git. Ata da sırasıyla binin terkileşip atı
yormayın” dedi. Rahmetli Ahmet ile yola koyulduk, Kabaktepe belinden aşacağız. Ahmet beni
teselli ediyor. ”Bakma sen ağabeyinin öyle dediğine sen yine bir yolunu bul buraya gel. Burada
iyi eğitim veriyorlar, diğer okullardan daha iyidir. Sen naklini bizim köye yaptır üstündür. Benim
üzülmem için bir neden bulunmadığını, burada beraber okursak çok mutlu olacağını söylüyor.
“Ben de pek üzülmedim. Tek üzüldüğüm nokta, koskoca Enstitü Müdürü Şevket Gedikoğlu’nun
bizi böyle aldatması” dedim.
Yolumuza, ata sırasıyla binerek devam ettik. Kabaktepe Belinden aştık, ikindine doğru
Fettahdere köyünü geçtik, bir sağanak yağmur başladı, Kemer köyüne gelinceye kadar iyice
ıslandık. Kemer köyünde Mehmet Efendi’nin evine girdik, ocağa büyük bir ateş yaktılar, iyice her
tarafımızı kuruttuk, bir de yemek verdiler, onu da yedikten sonra yolumuza devam ettik. Yatsı
ezanı okunurken Yalak (Yeşikent)’ a geldik. Ahmet ”Eve gidelim, bu gece burada kal” dedi.
Fakat ben kalmak istemedim. Zaten Yeşilkent bizim İğdebel köyüne beş kilometredir. Eve
geldim.
Ağabeyim ikinci evliliğini yaptı. Aslen Kadirli ilçesine bağlı Cığcık köyünden olup Sarız ilçesinin
Ayranlık Köyünde ikamet eden Fındık hanımla evlendi. Benim okul işim gelecek seneye kaldı.

About Post Author

Kazım Saban

Ben bu anılarımı yazarken, kendimi övmek veya başkasını karalamak niyetinde değilim. Mesela “Rüşvetçi Nahiye Müdürü” adlı anımda bahsettiğim müdürün hayatının son dönemlerindeki perişanlığını gördüm. Dürüst olmayan kimsenin sonunun iyi gelmeyeceğini ve dürüst insanın da sendelese de yıkılmayacağına inanmaktayım. Bu anılarımı çocuklarıma, torunlarıma ve okuyan diğer insanlara ibret olsun diye yazıyorum. Kazım SABAN 5-Ocak-2009
author

Yazan

Kazım Saban
Ben bu anılarımı yazarken, kendimi övmek veya başkasını karalamak niyetinde değilim. Mesela “Rüşvetçi Nahiye Müdürü” adlı anımda bahsettiğim müdürün hayatının son dönemlerindeki perişanlığını gördüm. Dürüst olmayan kimsenin sonunun iyi gelmeyeceğini ve dürüst insanın da sendelese de yıkılmayacağına inanmaktayım. Bu anılarımı çocuklarıma, torunlarıma ve okuyan diğer insanlara ibret olsun diye yazıyorum.
Kazım SABAN 5-Ocak-2009

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir